Online Destek: On
Online danışmanlık
E-Mail Giriniz:  
Şifreniz         
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Makale
  • Forum
  • Dosyalar
  • Yazarlar
  • İlanlar
  • Pano Yazıları
  • İletişim
  • Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?
    Evet giymesi gerekir % 19
    Hayrı giymemesi gerekir % 75
    Fikrim Yok % 7
    En Son Eklenen Fotoğraflar
    Tamamı >>
  • En Son Eklenen Videolar
    Tamamı >>
  •    
    Köşe Yazarları

    Hazine / Muhammet TUNCA

    2013-11-21 00:21:31 - Bu haberi 302454 kişi okudu.
    Hazine

    *Bir Hikaye….


     


    “Altı yaşında bir çocuğum. Bugünlerde aklımdan geçirdiğim tek şey bir hazine bulmak. Bu yüzden evimizin bahçesini bir köstebek gibi kazıp duruyorum. Annem buna çok kızıyor tabi ama babam bana yardımcı olmaya çalışıyor.


     


    Babam ilk kazı denememde ne yapmaya çalıştığımı sordu. Ben de hazine arıyorum dedim. Babam gülümsedi ve küçükken kendisinin de hazine aramaya meraklı olduğunu söyledi. Aramış aramış ama hiç hazine bulamamış; bu yüzden bana yardımcı olacakmış.


     


    Bir hazine bulmak, öyle çok kolay bir şey değilmiş. Önce bir hazine haritası gerekiyormuş. Babam, biraz sabretmem gerektiğini; yoğun olan işlerini bitirince bir harita bulacağını ve beraberce evimizin bahçesinde hazine arayacağımızı söyledi. Buna çok sevinmiştim. Sonunda babam benimle bir şeyler yapacaktı. Sonunda beni anlamıştı.


     


    Bir gün, iki gün derken babamdan herhangi bir tepki alamadığım için onun yanına gidip. Sabırsızlıkla beklediğimi söyledim. Babam; sabırsızlanmamın çok doğal olduğunu ve beni anladığını söyledi ve ekledi: ‘senin için harita bulmaya çalışıyorum yavrum.’ Sanırım biraz daha beklemem gerekecekti ama olsun, yine de ne kadar güzeldi; babam benimle hazine bulmak için harita arıyordu. Merakla bir gün daha bekledim.


     


    Beklediğime değmişti, sonunda babam elinde bir haritayla yanıma geldi ve ‘hadi arayalım şu hazineyi evlat’ dedi. İşte o an dünyanın en mutlu çocuğu bendim. Hemen babamın elindeki haritayı aldım. İncelemeye başladım. Öyle ya ilk defa hazine haritası görüyordum.


     


    Harita bir kağıt parçasıydı. Kenarlarında hafif yanıklar vardı. Kıvrım kıvrımdı. Çok eski bir kağıt değildi ama üzerinde çeşitli resimler vardı.


     


    Babam başladı anlatmaya. Hazine haritalarını üzerlerindeki resimler hazinenin bulunmasına yardımcı olan şekillermiş. Tek yapmamız gereken, bu şekilleri yani resimleri takip edip hazinenin yerini bulmakmış. Nasıl olduysa bu harita da bizim evin bahçesini gösteriyormuş. Neyse.


     


    Babam da en az benim  kadar heyecanlı görünüyordu. ‘İstersen aramaya başlayalım artık’ dedi ve kendimi tutamayıp olduğum yerde sıçradım. Yüksek sesle ‘Oley’ diye bağırdım. Babam hemen işaret parmağını ağzına götürüp dik bir şekilde tutarak ‘şşşşşşştttt’ dedi ve devamında ‘sessiz olmalıyız, yoksa herkes hazinemizin yerini öğrenir.’ Dedi. Hatamı hemen anlamıştım. Ben de babam gibi işaret parmağımı ağzıma götürüp dik şekilde tuttum.


     


    Haritanın en altında bir şekil vardı ve bu şekil babama göre ilk şekildi. Şekil bir kapı şekliydi. Bu evimizin bahçesine girilen kapısıydı. Sırtımızı kapıya yasladık. Haritaya tekrar baktık. Kapıdan yukarıya doğru uzun bir çizgi çizilmişti, kenarına da bir sayı yazılıydı. Babam bu sayının on olduğunu ve kapıdan içeriye doğru on adım atmamız gerektiğini söyledi. Öyle de yaptık. Babamla yan yana durup ileriye doğru bir, iki, üç,…. Diye ona kadar saydık. Tabi ben babamı tekrar ettim ama hoşuma gitmişti.


     


    Haritamızda on adımı anlatan çizginin biraz ilerisinde bir ağaç resmi çiziliydi. Babamla ona kadar sayma işlemimiz bittiğinde evimizin bahçesinin en güzel ağacı olan portakal ağacımızın tam da karşısındaydık. Haritadaki ağaç resmi portakal ağacımızı anlatıyor olmalıydı.  Bütün bu düşüncelerimi babama anlattım ve kocaman bir ‘aferin’ le yanağıma bir öpücük kazandım. Yanağımdaki hafif ıslaklığı silerken bir yandan da portakal ağacımızın altına doğru ilerledik. 


     


    Haritada ağacın altında griye boyanmış bir şekil vardı, bu şeklin ne olduğunu anlayamamıştım, hemen babama sordum. Cevabımı alınca kendimden utanmıştım, çünkü o şekil bir kaya parçasını anlatıyordu ve portakal ağacımızın hemen altında zaten bir kaya parçası bize doğru masum masum bakıyordu. Babam benden yardım istedi ve beraberce kayayı kaldırdık ve kenara doğru götürüp koyduk. Babam: ‘ İşte, hazine burada olmalı, kazalım da bakalım.’ Dedi. Heyecanım arttıkça artıyordu, gerçek bir hazine bulmaya çok yaklaşmıştık.


     


    Toprak yumuşacıktı. Sanki daha önce kazılmış gibiydi; bu sayede oyuncak kazı aletlerimi kullanıp başladım kazmaya. Kazdım, kazdım, kazdım….. hiçbir şey yoktu. Kafamı kaldırıp ‘burda bişey yok’ der gibi babama baktım. Babam ‘devam eet’ dedi. Tekrar işe koyuldum; tam sıkılmaya başlamıştım derken küreğim sert bir şeye çarptı. Küreğimi kenara atıp, ellerimle toprağı eşelemeye başladım. Eşelerken bir de ne göreyim. Kutu gibi bir şey bana bakıyor.


     


    Babam kazma işinde hiç yardım etmiyordu ama olsun ben sonunda bulmuştum hazineyi. Az daha eşeleyip bu kutuya benzeyen şeyin bir sandık olduğunu öğrenmem fazla zamanımı almamıştı. Küçük ama çok güzel işlemeleri olan bu hazine sandığı sevimli sevimli bana bakıyordu. Kafamı tekrar kaldırıp babama baktım. Kafasıyla yaptığı işaretlerden sandığı çıkarmamı istediği belli oluyordu. Hiç beklemeden babamın arzusunu yerine getirdim ve sandığı yumuşak topraktan koparıp kucağıma aldım. Üzerindeki toprakları nazikçe temizledim ve sandığın kapağının nereden açıldığını bulmaya çalıştım.


     


    Sandık çok güzeldi, içindeki hazine de en az sandık kadar güzel olmalıydı. Sonunda sandığı açacağım yeri buldum ve tüm merakımla beraber sandığı açtım. Gördüklerime çok şaşırmıştım. Açıkçası biraz da hayal kırıklığına uğramıştım, bu yüzden yüzümdeki tüm merakımla beraber gülümsemem kaybolur gibi oldu. Sandığın içi ağzına kadar metal parayla doluydu. Hani bakkaldan sakız aldığım para var ya işte ondan.  Oysa benim için bu paraların pek de bir önemi yoktu. Hayal kırıklığımı babama belli etmemeye çalıştım ama babam çok akıllı bir babaydı; bu hazinenin umduğum hazine olmadığını hemen anlamıştı. Yanıma çömeldi ve hemen sordu: ‘Ne oldu oğlum? Hazineni beğenmedin galiba!!’ Babama ne cevap vereceğimi şaşırdım. Beğendim tabii dedim ama bu sandığın içinden bir sürü çikolata çıkmasını beklerken sadece paranın çıkmasına şaşırdığımı nasıl söylerdim. Hem babam benim için bu kadar zahmete girmişken.


     


    Babam doğal olarak üzülmüştü, ona kıyamadım ve tüm isteksizliğime rağmen gerçeği babama söyledim: ‘Babacığım, benim hazinem bu paralar değildi ki, benim hazine sandığımda bir sürü çikolata olması gerekiyordu. Herhalde bu başkasının hazinesi’


     


    Ben babama bunları söyleyince, babam gülümsedi ve beni kucağına aldı ‘Haklısın oğlum, ben yanlış harita bulmuşum, senin de söylediğin gibi bu hazine, yani paralar siz miniklerin hazinesi değil, maalesef biz büyüklerin hazinesi. Senin hazinen tabi ki çikolata olacak’ dedi ve beni mahallemizdeki minik büfeye götürdü. Sandıktan çıkan paralarla bana çikolata aldı. Kendi hazineme sonunda kavuşmuştum. Gerçi babamın son söylediklerini pek anlayamamıştım ama ellerime ve ağzımın her tarafına bulaşan çikolataları yalamaya çalışırken bir taraftan da babama teşekkür ettim.  Babam çok sevindi, yanağımdan öpüp


    Sen benim gerçek hazinemsin.’ Dedi……”


     


    (Not: Gerçek olaylardan esinlenilmiştir.)


     


    *          *          *


        Acaba çocuklarımızın hazineleri mi güzel yoksa biz yetişkinlerin hazineleri mi?


     


    Ya da


     


         Çocuklar gibi düşünmek mi yoksa yetişkin gibi düşünmek mi?


     


    Kendimize hazine olarak neyi seçiyoruz?


     


    Dünyevi olan her türlü şeyi mi yoksa  ÇOCUKLARIMIZI  mı….?



    YAZARA AİT DİĞER YAZILAR

    Muhammet TUNCA
    Kalemin Diliyle Sevgi
    2011-09-18 01:17:16 tarihin de eklenmiş ve 302293 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Ağlama Sen Anne, Bırak Bizi Unutan Dünya Ağlasın
    2011-08-21 22:15:46 tarihin de eklenmiş ve 302672 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    İçimizdeki Deniz 2
    2011-07-14 23:08:38 tarihin de eklenmiş ve 302419 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    İçimdeki Deniz
    2011-06-10 21:00:52 tarihin de eklenmiş ve 302447 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    DELİ SUYU
    2011-04-25 21:25:51 tarihin de eklenmiş ve 302725 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Baba boyun kaç karış?
    2011-03-16 22:40:28 tarihin de eklenmiş ve 302827 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Mektup
    2010-12-20 23:45:39 tarihin de eklenmiş ve 302727 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Güvercin Terbiyecisi
    2010-11-11 01:07:34 tarihin de eklenmiş ve 302510 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Hüzün Perisi
    2010-11-11 01:06:21 tarihin de eklenmiş ve 302646 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Hazine
    2010-11-11 01:05:07 tarihin de eklenmiş ve 302455 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Kendini Sevebilmek
    2010-11-11 01:03:56 tarihin de eklenmiş ve 302444 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Buzdaki Adam
    2010-11-11 00:58:59 tarihin de eklenmiş ve 302402 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Mutlu Kalmayı Başarmak
    2010-11-11 00:58:12 tarihin de eklenmiş ve 302534 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Yalıtılmış Bir Çocukluk
    2010-10-11 14:44:43 tarihin de eklenmiş ve 302632 kişi tarafından okunmuştur.

    Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz    |   Bizimle Çalışmak ister misiniz?