Online Destek: On
Online danışmanlık
E-Mail Giriniz:  
Şifreniz         
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Makale
  • Forum
  • Dosyalar
  • Yazarlar
  • İlanlar
  • Pano Yazıları
  • İletişim
  • Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?
    Evet giymesi gerekir % 19
    Hayrı giymemesi gerekir % 74
    Fikrim Yok % 6
    En Son Eklenen Fotoğraflar
    Tamamı >>
  • En Son Eklenen Videolar
    Tamamı >>
  •    
    Köşe Yazarları

    İçimizdeki Deniz 2 / Muhammet TUNCA

    2013-11-21 00:21:31 - Bu haberi 302556 kişi okudu.
    İçimizdeki Deniz 2

    İÇİMDEKİ DENİZ


    BÖLÜM 2


    …………………………………


    “Yanılgılarla örülü bir örümcek ağında, mutsuz bir örümcek olarak yaşamayı kim ister ki!”.


         ……………………………


     


    Hani, bir çiçeği dalından koparıp bir bardağın içine koyarız ya! Hani, onu sonsuza kadar yaşayacağına inandırırız ya! Gün gelir güzelim çiçek kandırıldığını anlayıp üzüntüsünden yapraklarını döküp kendisini ölümün hazinliğine teslim eder ya; işte şu an öyle, kandırılmış hissettim kendimi. Ama bir başkası tarafından değil, bizzat kendi kendime. Kendi yalanına inanan birisi gibiydim. Belki de kendimi fazlasıyla kaptırmıştım güzelliğin sonsuz olabileceği düşüncesine.


    Yanılmıştım yine…


    Hiç bitmeyeceğini zannettiğim ve belki de çaresizce umut ettiğim güzellik, sona eriyordu sanırım. Çünkü en derinlerimden bir gölge peyda oluvermişti ansızın ve istemsizce. Başlangıçta anlam veremediğim bir basık haldi bu ruh iklimimde. Bunu hisseden yalnızca ben değildim. Dakikalar önce ruhlarımızı hiç kopmamacasına birbirine bağlayan deniz ve ben, aynı şeyleri hissediyorduk anlaşılan.


    Ruh dostum denizin, pürüzsüz güzelliğini için için  gıdaklayıp rahatsız eden bir şeyler vardı. Dostum huzursuzlanmaya başlamıştı sanki. Ufak ufak dalgalanmaya başladı isteksizce. Sanki arkamdaki bir şeyden, bir varlıktan ürküyordu. Bu durum karşısında elimde olmadan dönüp baktım arkama. Hiçbir şey göremeyince kendimden şüphe etmeye başlayıverdim. Ben miydim onu ürküten, rahatsız eden?


    “Hayır.” Dedim kısık sesle, “Ben olamam.” Hem dostum, yanında olmamı, onu izlememi istemeseydi fark etmemem imkânsızdı. İki âşık gibi bakışıyorduk işte. Hem ona dokunmaya bile kıyamamıştım. Hem aynı rahatsızlığı, ürkmeyi ben de hissediyordum. Sorun ben olmamalıydım.


    Göremediğimiz, tadamadığımız, dokunamadığımız bir şey uyanmıştı. Dalgalarının boyunu gitgide artırarak tepkisini açık eden dostuma, şefkatli bir baba gibi sesimi iyice yumuşatıp: “Sakin ol, sakin ol. Bak ben buradayım, aynı huzursuzluğu ben de hissediyorum. Sen benim biriciğimsin, bir şey olmayacak… şşşş…” dedim ve anında pişmanlıkla beraber yalın gerçeği, huzursuzluğumuzun kaynağını kavrayıverdim.


    Evet, bir şeyler olacaktı; masumların canı yanacak, hakkı yenecekti; yine kim bilir bilmediğim nice yerlerde çocuklar, bebekler ölecekti; hırs insanları esir alacaktı; çoğunlukla el yordamıyla hareket eden adalet şaşacaktı; garibanlar hor görülecek, yemekleri kürkler yiyecekti; namusuyla ve hassasiyetiyle yaşamaya çalışanlar, dirençlerini kaybetmeye başlayacaktı; “ahlak”, istenmeyen olup hanelerden kovulacaktı; hak eden değil,  gücü –dayısı- olan kazanacaktı; gurur ve onur, kibirle karıştırılacaktı; analar, babalar sanki evlatlarına bir yükmüş gibi muamele görecekti; yüz yüze gülümseyenler, arkadan kuyu kazacaktı; rengarenk yalanlar göz göre göre söylenecekti.


    Evet daha niceleri olacaktı… Bir şeyler olacaktı…


    Çünkü; kin, hırs, iki yüzlülük, haset, kırıcılık, adaletsizlik, yalancılık, bencillik, kibir, ahlaksızlık,… sahipleriyle beraber uyanmıştı.


    Çünkü, İnsan uyanmıştı...!


    Peki ama sevgi, hoşgörü, nezaket, saygı, kabullenebilme, doğruluk, dürüstlük, onur, sabır, vakar, umut,… Bunlara ne olmuştu. Sahipsiz mi kalmışlardı? Uyanamamışlar mıydı? Evet İyi olan bir şeyler de uyanmıştı elbet, ancak sahipleri gibi miskin, bezgin ve yorgun olarak. Zaten uyanamasalardı, bu daha büyük ve kaçınılmaz felaketimiz olmaz mıydı? Deniz bu ufak dalgalanmalarla yetinir miydi başlangıç olarak? Çılgınlar gibi köpürmez miydi?


    Tüm bu gerçekliğe rağmen dostumu sakinleştirmek istiyordum fakat insanlık tahammül sınırlarını çoktan aşmıştı bile ve benden kat kat yaşlı olan zavallı dostum asırlardır tüm olan bitene istemese de şahit olmuştu ve sonuna kadar haklıydı. Elle tutulur bir bahanem bile yoktu insanlığı savunacak.


    Bir insan olarak kendimden utanç duymuştum ilk kez. Ben böyle hissettikçe dostum, daha da bir köpürmüştü sanki. Hislerine derinden ortak olduğum dostumu ilk kez anlayamamıştım sanırım. Ama onun yanına geldiğim süre içinde ilk kez bana kızdığını hissedivermiştim.


    “Anlayamıyorum.” Dedim şaşkın bir serzenişle. Yaslandığım kayıktan kendimi koparıp tekrar dostumun yanına gidip sınırımı geçmeden çömeldim. Kafamı suçluluk psikolojisiyle önüme eğip “Anlayamıyorum.” Dedim tekrar. “Evet her şey kötüye gidiyor ve ben de dâhil tüm insanlık, gözlerini kısarak ve hatta tamamen kapatarak bu yalana inanıyor ve kolaycılıkla sorumluluktan kaçıyoruz ama ne yapabiliriz ki! Her şeyi yutan bir selin önünde nasıl tutunabilirim ki!”


    Her şeyin öylesine güzel başladığı bir günün devamında nasıl böyle yıkıldığıma anlam veremiyordum. Bir şeyler bekler gibi bir halim vardı. Benim ortaya koyabildiğimse sadece suskunluğum ve saf pişmanlığım olmuştu. Tüm kontrol dostumdaydı. Artık dalgaların fışırtısını dinlemekten başka yapacağım bir şey kalmamıştı. En azından benim zannım böyleydi.


    “İçimdeki deniz” her zerresiyle durulmuştu.


    …………………………


    Karaya vuran son dalga bir insan gibi ses çıkarmıştı. Sanki bana seslenmişti. “şşşşşt”


    Kafamı kaldırıp, anlık olarak durulan dostumun ne demek istediğini anca anlayabilmiştim. “Kandırılıyorsunuz. Her şey sizi kandırıyor; para, mülk, hırs, kendiniz, başkası, doyumsuz arzularınız, nefisinizin tüm hizmetkârları, kandırıyor sizleri. Hiçbiriniz kötülükle doğmuyorsunuz ama neredeyse hepiniz çok kolay kandırılıyorsunuz. Umutlarınızın yok olup gitmesine karşı kendinizi savunamıyorsunuz. İçinizdeki denizde kopan fırtınalara kendinizi kurban ediyorsunuz. Zayıfsınız.”  Diyordu bana.


    Ve sesleniyordu gözümün gördüğü deniz içimdeki denize: “Yıkılmamalısınız böyle kolayca. Kendinizi bırakmamalısınız kötülüğün koca avuçlarına. Bir an evvel atmalısınız bu ölü toprağını üzerinizden. Kırgınım size ama hiç umudumu kesmiyorum sizden.” Ve “Sen” diyordu bana “Sen, anlamalısın beni. Sadece geceleri huzur bulabilmemi, gündüzleri ise çaresiz çırpınışlarla, insanlara her gün vermeye çalıştığım mesajı.”


    “Silkelenin artık.”


    Haklıydı. Ben bile içimdeki gelgitlere karşı aciz kalıyordum ama vakit ah vah ederek oturup ağlama, geçmiş zamana yakınma vakti miydi? Bu bezgin ruhların harcı değil miydi? Peki, ben bezgin bir iyiliğin, umudun mu sahibiydim? Belki şu ana kadar olan yaşamımda “evet” ama önümde beni sabırsızlıkla bekleyen gelecek yaşamımda tabi ki “hayır.” 


    Her insan içinde bir deniz taşıyordu evet, hala ehlileştirilmemiş fırtınalı bir deniz. “İçimizdeki deniz”de kopan fırtınaları dindirmedikçe, kolayca teslim oldukça bir şeyleri değiştirmek çok zor olacaktı evet.


    Ama tek bir kum tanesi, güzeller güzeli bir istiridye incisine dönüşebiliyor ve kendisini küçük görmüyorken; tek bir insan, neden dünyanın bu çarpık gidişine takoz koymasın ki? Bütün bu hissettiklerim beni, öncesinden çok çok daha fazla bağlamıştı hayata, hayatın gerçek anlamına. Gülümsemem tekrar yerleşmişti yüzüme ve bunca yaşanmışlığın ardından, dostumla aramızda anlaşılmayan hiç bir şey, paylaşılmayan hiçbir sır kalmamıştı artık.


    Sahil yavaş yavaş dolmaya başlamıştı artık  insanlarla ve umut var dostum vazifesine ara vermeden  anlatmaya çalışıyordu derdini, devam ediyordu yılmadan çırpınmaya. Benim ise gitme vaktim gelmişti artık. Doğrulup “Hoşça kal” dedim ve arkamı dönüp yola koyulduğum sırada sevgili dostum, beni unutmadığını anlatmak istercesine yoğun bir dalga savurdu sahile ve bana son kez seslendi çığlık atarcasına: “Her gördüğün insana şunu haykır, seni dinleseler de dinlemeseler de.”


    “ Onlara de ki:


    İçimizdeki denizde kopan fırtınaları dizginleyebilmenin, yaşamdaki çarpıklığı düzeltmenin tek yolu, umut etmektir. İyiliğe olan inancı kaybetmemektir. Bu, hayatta alınan en büyük risktir ama böyle bir şey için risk almaya değmez mi?”


    ·          


    Sevgili dostlar, kısa ve çömez hayatımda defalarca yanılgılar içinde olmuşumdur ve defalarca kendimi kandırmışımdır ancak, içimdeki deniz hiç bu kadar yalansız, hiç bu kadar gerçek olmamıştı.


    Benden söylemesi…


    Saygılar




    YAZARA AİT DİĞER YAZILAR

    Muhammet TUNCA
    Kalemin Diliyle Sevgi
    2011-09-18 01:17:16 tarihin de eklenmiş ve 302430 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Ağlama Sen Anne, Bırak Bizi Unutan Dünya Ağlasın
    2011-08-21 22:15:46 tarihin de eklenmiş ve 302809 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    İçimizdeki Deniz 2
    2011-07-14 23:08:38 tarihin de eklenmiş ve 302557 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    İçimdeki Deniz
    2011-06-10 21:00:52 tarihin de eklenmiş ve 302584 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    DELİ SUYU
    2011-04-25 21:25:51 tarihin de eklenmiş ve 302862 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Baba boyun kaç karış?
    2011-03-16 22:40:28 tarihin de eklenmiş ve 302965 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Mektup
    2010-12-20 23:45:39 tarihin de eklenmiş ve 302864 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Güvercin Terbiyecisi
    2010-11-11 01:07:34 tarihin de eklenmiş ve 302647 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Hüzün Perisi
    2010-11-11 01:06:21 tarihin de eklenmiş ve 302783 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Hazine
    2010-11-11 01:05:07 tarihin de eklenmiş ve 302592 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Kendini Sevebilmek
    2010-11-11 01:03:56 tarihin de eklenmiş ve 302581 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Buzdaki Adam
    2010-11-11 00:58:59 tarihin de eklenmiş ve 302539 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Mutlu Kalmayı Başarmak
    2010-11-11 00:58:12 tarihin de eklenmiş ve 302671 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Yalıtılmış Bir Çocukluk
    2010-10-11 14:44:43 tarihin de eklenmiş ve 302769 kişi tarafından okunmuştur.

    Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz    |   Bizimle Çalışmak ister misiniz?