Online Destek: On
Online danışmanlık
E-Mail Giriniz:  
Şifreniz         
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Makale
  • Forum
  • Dosyalar
  • Yazarlar
  • İlanlar
  • Pano Yazıları
  • İletişim
  • Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?
    Evet giymesi gerekir % 19
    Hayrı giymemesi gerekir % 74
    Fikrim Yok % 7
    En Son Eklenen Fotoğraflar
    Tamamı >>
  • En Son Eklenen Videolar
    Tamamı >>
  • Okula Yönelik Olumsuz Duygular ve Nedenleri
    Bir birey olarak gelişmekte olan öğrenci, hiç kuşkusuz, özellikle zihinsel alanı başta olmak üzere gelişimin tüm alanlarında okul ile çok yakından etkileşim halindedir. Bu etkileşimin, eğitim ve öğretim sürecinin temeli...
    Kategori: Eğitsel Rehberlik | Tarih: 2011-02-19 | Okunma: 4695 | Ekleyen: Serdal GÜR


  • Bir birey olarak gelişmekte olan öğrenci, hiç kuşkusuz, özellikle zihinsel alanı başta olmak üzere gelişimin tüm alanlarında okul ile çok yakından etkileşim halindedir. Bu etkileşimin, eğitim ve öğretim sürecinin temeli olduğundan hiç kuşku yoktur. Bu nedenle öğrencinin okula yönelik duyguları ve bakış açıları eğitim ve öğretimi dolaylı/dolaysız etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.


    Esas olarak bu incelememizin konusunu da öğrencideki okula yönelik olumsuz duygular oluşturmaktadır. Okula yönelik olumsuz duygular, eğitim ve öğretim sürecini neredeyse durduracak kadar önemlidir. Bu nedenle eğitimcilerin bu alanda bilgili ve kendilerini sürekli geliştirerek her an donanımlı olmaları gereklidir. Çünkü aşağıda inceleyeceğimiz üzere okula yönelik olumsuz duyguların denetlenebilir ve denetlenemez bir çok nedeni oluşundan dolayı eğitimcilerin her hangi bir anda ve aşamada karşılaşabilecekleri bir sorundur.


    Teorik olarak okul, bulunduğu ülkenin yasaları ile işleyen, bu yasaların görmeyi arzuladığı bireyleri yetiştiren, kendisi ve toplumu ile uyumlu, bilgi ve görgü düzeyi yüksek, zihinsel ve yaşamsal sorunların çözüm yöntemlerini öğrenmiş bireyler yetiştirmeyi hedefler. (Kepçeoğlu, Taşdemir, Ertürk, Shretzer ve Stone, Yavuzer) Görüldüğü gibi eğitimcilerin verdiği okul tanımı içeriği ve yapısı gereği aslında siyasidir. Ve siyasetinin hedeflerini bağlı bulunduğu ülkenin yasaları belirler. Her ne kadar ülkemizdeki okulların bu niteliklere ne kadar yaklaştığı tartışılması gereken bir konu olsa da okula yönelik olumsuz duyguların en temelinde yer alan ‘disipline edicilik’ işlevinden dolayı okul tanımına ihtiyacımız oldu. Çünkü, doğal olarak disipline edilmek insan için alabildiğine zor ve tepkilerle karşıladığı bir durumdur. Ve okul, toplum ve yasalar içindeki güçlü konumu nedeniyle tercih edilen değil mecburen gidilen bir mekan olmakla verilen karşı tepkiler zamanla pekişmektedir.


    Okula yönelik olumsuz duygular her eğitimcinin sık karşılaştığı bir konudur. En bariz şekliyle okula gelmek istemeyen öğrenciden tutun da, derslerde konuşarak, gezerek tüm öğrencilerin ve öğretmenlerin dikkatini dağıtan öğrenciye kadar, hatta neredeyse sessiz bir protesto gibi hiç konuşmayan, derslere katılmayan, hiç kimse ile arkadaşlık dahi kurmayan öğrenciye kadar defalarca gözlenmiş ve çözülmeye yada kendi haline bırakılmıştır.


    Bu noktada gerekli olan bir açıklama vardır. Derslerde konuşan her öğrenci, okulun tüm kurallarını hiçe sayarcasına aktif olan her öğrenci okula karşı olumsuz duygular içinde midir? Tam tersi olarak, bazen böyle davranışları olan öğrencilerde, okulun sosyal boyutu olan arkadaşlık ilişkileri nedeniyle okula bağımlılıktan bahsetmek bile yerinde olacaktır.


    Yine aynı şekilde karıştırılmaması gereken bir başka durum de ‘okul fobisi’ olarak nitelendirdiğimiz olgudur. Okul fobisi kuvvetli bir endişe nedeni ile öğrencinin okula gitmeyi reddetmesi ya da bu konuda isteksiz görünmesidir. (Yavuzer, 1993) Okul fobisini incelemeye çalıştığımız olgudan ayıran kriterler vardır. Çoğu kez okul fobisi tepkileri bedensel yakınmalarla ifade edilir ve bu fobiyi yaşayan birey kendini evde tutma çabası içerisindedir. Bedensel yakınmalar; mide bulantıları, karın yada baş ağrıları şeklinde olabilir. Ve en ilginci okula gitme ‘tehdidi’ ortadan kalkınca kendiliğinden geçer. Okul fobisi olan öğrencileri ayıran bir diğer kriter ise, okul fobisi olan öğrencilerin okul başarılarını genelde orta düzeyde olması ve ödevleri ile yakından ilgilenmeleridir. Ama okula yönelik olumsuz duyguları olan öğrenciler, mesela okul kaçakları, genellikle okulu sevmezler, aynı zamanda tembeldirler ve akademik bir amaçları yoktur (Yavuzer, 1993).


    Okula yönelik olumsuz duyguları olan öğrencilerde eğer fırsatını bulurlarsa okuldan kaçma eğilimi vardır. Derslerine karşı ilgisizdirler, ödevlerini ise ya yapmazlar ya da son anda birsinden elde etmeye çalışırlar. Otorite konumunda olan anne-baba, öğretmen ya da diğer kişilerle ilişkilerinde ortaya çıkan aksamalar çoğu kez onların zeka düzeyinden kuşkulanmamamıza yol açacak kadar barizdir. Oysa bu öğrencilerin sorunu zeka düzeyleri ile ilgili değildir. Arkadaşlık ilişkileri genel olarak sınıf içindeki küçük ve hareketli grupların liderliği şeklinde olur. Eğer kendilerinden baskın bir diğer lider varsa, onun sırdaşı ya da sağ kolu oluverirler. Akademik amaç tanımları kişiselleşmemiştir; neden okula gelmek zorunda bırakıldıklarını anlamamışlardır ve bu tanım çoğu kez ezberlenmiş ve üzerinde düşünülmemiş cümlelerden oluşur.


    Silah’ın araştırmasına göre: Okul rehberlik servisleri ve disiplin kurullarından elde edinilen bilgiye göre, öğrencilerin bu alandaki tipik uyumsuzluk davranışları şöyledir: Sinirlilik, saldırganlık, kıskançlık, kin ve nefret, isyankar davranma, okul kurallarına uymama, okul eşyalarına zarar verme, okuldan kaçma, devamsızlık alışkanlığı, öğretmen ve arkadaşlarına saygısız davranma, arkadaşını dövme, sözle sarkıntılık yada küfür etme, yalancılık, çalma gibi duygusal kökenli tepkilerdir. Öğrencilerin çoğu bu duygusallıklarını açığa vurarak okul, aile ve toplumsal çevre ile uyumsuzluğa düşmüşlerdir. Bir bölümü de duygusallıklarını dışa vurmadıkları yansıtamadığı için kendi benlikleri ile geçinemeyen güvensiz, kaygılı ve huzursuz çocuklardır (Yaşadıkça Eğitim, Sayı 24, 1994)


    Bu kadar ağır sonuçlara gebe olan okula karşı olumsuz duyguların nedenleri neler olabilir? Hangi alanların hangi eksikleri ya da kimlerin hangi tutumları öğrencide okula yönelik olumsuz duyguların yerleşmesine neden olabilir?


    Bu alanların ve kişilerin başında aile ve anne-baba gelmektedir. Çünkü çocuğun yaşamındaki tüm alanların, tüm uyaranların nasıl algılanması gerektiği eğitimin ilk verildiği yer ailedir. Her çocuk okula geldiği zaman aile ortamının izlerini taşır. Okul, eğitim ve öğretim görevlerini yerine getirirken aile ortamının çocuk üzerindeki etkilerine dayanmak ev onlardan hareket etmek zorundadır. Aile ortamının çocuk üzerindeki etkisi okulun eğitim anlayışına uygun olabilir yada tam tersi okul tarafından istenmeyen türde olabilir (Oktay, 1993).


    Oktay’ın da temas ettiği gibi, ailenin okula yönelik bakış açısı, çocuk üzerinde ailenin sosyo-ekonomik yada eğitim düzeyinden çok daha etkilidir. Bu nedenle okula yönelik olumsuz duygular içindeki öğrenciyi anlamanın ilk ve temel koşulu ailenin eğitim kurumuna yaklaşımını anlamakla başlayacaktır. Ailenin eğitim kurumuna yönelik bakış açısı, ülkemizde yasal bir zorunluluk olan ilköğretim eğitimi sürecinde bariz şekilde gözlenebilmektedir. Ailenin, alınacak eğitimin yararına ve eğitim kurumunun doğruluğuna ilişkin yargıları öğrencide olumlu yada olumsuz duyguları başlatacak, ortaya çıkaracak yada pekiştirecektir.


    Yavuzer’in araştırması bu konuya getireceği netlik açısından önemlidir. Bu araştırma 335 ilköğretim 5. Sınıf öğrencisi üzerinde yapılmıştır. Araştırma bulgularına göre, okulda başarısı düşük öğrencilerin %45’inin annesi, %21’inin de babası hiç eğitim almamıştır. Buna karşılık okulda başarılı olan öğrencilerin ise annelerinin %18!i, babalarının da %8’i hiç eğitim almamıştır. Silah’ın araştırma sonuçlarına göre ise; okula yönelik olumsuz duyguları olan öğrencilerin uyumlarını güçleştiren etmenlerin %36.8’i aile ve diğer sosyal çevreden kaynaklanmaktadır. Silah bu etmenleri şu şekilde sıralamıştır:


    Ailenin eğitim düzeyinin düşük oluşu
    Ailenin ekonomik düzeyinin çok düşük oluşu
    Evde sağlıklı çalışma ortamının olmayışı
    Ailenin fazla baskı yapması
    Aile ortamı huzursuzluğu, aile geçimsizliği
    Ailenin, çocuğu okul dışında çalışmaya zorlaması
    Ailenin çocuğun eğitimine ilgisiz kalması
    Evin okula uzaklığı
    Ailenin çocuğu okutmak niyetinde olmayışı
    Bu etmenler farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tasnif edilmiştir. Ama temel olarak bu sınıflamalarda ortak olan nokta, ailenin öğrenciye yaklaşımının ve öğrencinin aldığı eğitimin gerekliliğine olan inancının ve eğitim kurumuna duyduğu güvenin öğrenciyi direk olarak etkilediğidir. Bu durumda okul yönetimlerinin ve rehberlik servislerinin bu konuya ciddi ve programlı bir şekilde eğilmeleri kaçınılmaz olacaktır. Rehberlik servisleri aracılığı ile aile ve yapısı tanınarak gerekli işbirliğine gidilmeli ve öğrencideki aileden kaynaklanan okula yönelik olumsuz duygular oluşturucu etmenler aşılmaya çalışılmalıdır.


    Okula yönelik olumsuz duygulara kaynaklık eden ikinci önemli etmen ise, eğitim kurumu kaynaklıdır. Okulun idari yapısı, öğretmenlerin ders içi ve ders dışı tutumları, derslerin işleniş biçim ve araç-gereç zenginliği de okula yönelik olumsuz duygular oluşturacak yapıda olabilir. Yine de okulun fiziki özelliklerinden çok okulda uygulanan eğitim sisteminin daha baskın olduğunu gösteren araştırmaların sayısı oldukça fazladır. Her öğrencinin aynı şekilde eğitim görmesini gerektiren bir program, öğrencinin bireysel özelliklerini dikkate alamaz. Ülkemizde uygulanmakta olan öğretim “ortak öğretim sistemine” göre hazırlanmış, bir başka deyişle orta düzeydeki öğrencinin kapasitesi ölçüt alınarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Dolayısı ile dersler bazı öğrencilere güç, bazı öğrencilere kolay gelmektedir. Bunun sonucu olarak da bir bölümü hayal kırıklığına uğrarken bir bölümü de tembelliğe alışmaktadır (Yavuzer, 1993)


    Uzmanlar, ilgi ve yeteneği doğrultusunda öğretim gören çocukların, eğitim alanında başarılı ve kişisel uyumlarının da yerinde olduğu görüşündedirler. Hatta onların görüşleri formal öğretim çalışmaları dışında, özel ilgi ve yeteneklerini doyuma ulaştıran informal uğraşlar bulan çocukların öğretim yaşantılarında daha başarılı ve uyumlu oldukları yönündedir (Silah, 1992).


    Ülkemizde tek merkezli yönetim ve bu sisteme uygun kitleler yetiştirme politikaları nedeniyle daha uzun zaman bu sorun çözüleceğe benzemiyor kanaatindeyiz. Vatandaşına neredeyse paranoyak bir içgüdü ile saldıran anlayışın kendi varlığının devamı için gerekli gördüğü vatandaşına yaklaşımı eğitim alanında ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Eğitim müfredatları çoğu kez en ilgili öğrenciyi dahi eğitimsiz kalmaya gönüllü edecek derecede yüklü ve yaşamın alanlarında pratik bir ifade bulamasa bile yetiştirilmeye çalışılan ideolojik zihniyet için fazlası ile yanlıdır. Üstelik kullanılan yöntemin tartışma ve paylaşımdan ziyade “bu böyledir” şeklindeki dayatması da ayrı bir sorun olarak ele alınmalıdır.


    Silah, eğitim ve okul kaynaklı sorunların öğrencide olumsuz duygulara kaynak oluş oranını %51.3 olarak vermektedir ve doğal olarak bu rakam cidden oldukça yüksektir. Bu sorunları Silah şu şekilde tasnif etmiştir:


    Öğretmenlerin ve yöneticilerin öğrenciyi tanıyamaması
    Öğretim programlarının ağır oluşu
    Öğretimde deney ve uygulamaya yer verilmeyişi
    Derslerin ilgi çekici hale getirilmeyişi
    Sınıfların kalabalık ve gürültülü oluşu
    Okul ders araçlarının yetersiz oluşu
    Öğretmenlerin öğretim yöntemlerinin yetersiz oluşu
    Okulun ısı, temizlik ve sağlık koşullarının yeterli olmayışı
    Öğretmenlerin sayı ve nitelik yetersizliği
    Okulun cezalandırma yöntemlerinin çok katı oluşu
    Okula yönelik olumsuz duygulara kaynaklık edebilecek bir diğer alan da öğrencinin kendisidir. Öğrencinin içinde bulunduğu dönem (ergenlik, okul değiştirme, hastalıklar, ilişkilerinin algılanış biçimi vs.), öğrencinin eğitime yaklaşımı, eğitim kurumunu nasıl algıladığı da okula yönelik olumsuz duygulara kaynaklık edebilecektir. Silah araştırmasında öğrenci kaynaklı sorunların oranını %11.9 olarak vermektedir. Silah öğrenci kaynaklı sorunları şu şekilde tasnif etmiştir:


    Gelecek için kararsızlık ve psikolojik danışma ihtiyacı içinde olma
    Yüksek öğretim yapamama korkusu
    Sınıfta kalma korkusu
    Öğrencinin kendine güven duymayışı
    Yeni durumlara uyun güçlüğü
    Yeterince zeki ya da yetenekli olmayış
    Heyecansal kişilik yapısında oluş
    Çok çekingen bir kişilik yapısında olma
    Sıkıntı ve bunalım içinde oluş
    Aşırı alıngan bir kişilik yapısına sahip olma
    Sağlık koşullarına uygun iyi beslenememe
    Önemli sağlık sorunlarının oluşu
    Çok sinirli ve kendini kontrol gücünden yoksun oluş
    Özürlü yada çirkin oluş
    Diğer duygusal kompleks ve saplantılar
    Sonuç olarak; okula yönelik olumsuz duygular tüm öğrencilerde zaman zaman görülebilen ve çeşitli nedenleri olan bir olgudur. Bu olgu ile karşılaşan anne-baba, eğitmen ve idarecilerin duygusallığa kapılmadan mantıklı çözümler aramaları gerekmektedir. Hiç kuşku yok ki, çözüm aşaması ne anne-babaların, ne eğitmenlerin ne de idarecilerin tek başına aşabilecekleri bir basamak değildir. Rehberlik servisleri aracılığı ile sağlanacak entegrasyon diğer sorun alanlarının çözümünde gerekli olduğu gibi bu alanda da şarttır.


    Bu yönde okulların önemli eksikleri vardır. Okullarımızda öğrenciyi tanımayı, problemlerine tanı koyarak çözümleyip ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yöneltmeyi amaçlayan eğitsel çalışmalara ve psikolojik yardım hizmetlerine işlerlik kazandırılmalıdır (Silah, 1992).


    Bu hedeflere varabilmek için de okullarda eğitim hizmetlerinin niteliklerinin arttırılması, en önemlisi çağdaş ve bilimsel eğitim metotlarının okula girişi ve öğretmen ve idarecilerden başlanarak tüm eğitim elemanlarının zihniyetlerini yenilemeleri gerekecektir. Ancak böylelikle eğitilmeleri gibi zor bir işi başarmalarını beklediğimiz öğrencilerdeki gerginlik ve okula yönelik olumsuz duyguları anlayabilir ve çözüm yolunda kalıcı adımlar atabiliriz.


    Hazırlayan:
    Mahmut Şefik NİL
    Özel Yunus Emre Eğitim Kurumları
    İlköğretim 2. Kademe Rehberlik Servisi



    KAYNAKLAR


    YAVUZER, Haluk. Çocuk Psikolojisi, 1993, İstanbul
    KEPÇEOĞLU, Muharrem. Psikolojik Danışma ve Rehberlik, 1986, İstanbul
    TAŞDEMİR, Mehmet. Birleştirilmiş Sınıflarda Eğitim, 1997, Kırşehir
    YILMAZ, Mustafa. Eğitim ve Bilim, 1989, Ankara
    YÖRÜKOĞLU, Atalay. Gençliğin Eğitimi, 1986, Ankara
    YÖRÜKOĞLU, Atalay. Gençlik Çağı, 1986, Ankara
    ÖZGÜNEL, Sevgi. İlkokulun İlk Günlerinde Çocuk, Yaşadıkça Eğitim, Sayı 24
    SİLAH, Mehmet. Diyarbakır İl Merkezi Orta Öğretim Okullarında Eğitim sorunlarının, Öğrenci Başarısı, Zihinsel Yetenek ve Kişisel Uyuma Yansıyan sonuçları, Yaşadıkça Eğitim, Sayı: 24
    OKTAY, Ayla. Okul Ortamı ve Veli Öğretmen İlişkisinin Okul Başarısına Etkisi, Yaşadıkça Eğitim, Sayı: 30
    TUZCUOĞLU, Necla. İlköğretimde Rehberlik, Yaşadıkça Eğitim, Sayı:30


    Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz    |   Bizimle Çalışmak ister misiniz?