Online Destek: On
Online danışmanlık
E-Mail Giriniz:  
Şifreniz         
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Makale
  • Forum
  • Dosyalar
  • Yazarlar
  • İlanlar
  • Pano Yazıları
  • İletişim
  • Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?
    Evet giymesi gerekir % 19
    Hayrı giymemesi gerekir % 74
    Fikrim Yok % 6
    En Son Eklenen Fotoğraflar
    Tamamı >>
  • En Son Eklenen Videolar
    Tamamı >>
  •    
    Köşe Yazarları

    Mutlu Kalmayı Başarmak / Muhammet TUNCA

    2013-11-21 00:21:31 - Bu haberi 302719 kişi okudu.
    Mutlu Kalmayı Başarmak

    Mutluluk bir duygudur haliyle. İnsanın içindeki coşkunun yüzüne yansıyan bir fotoğrafıdır. Mutlu olmayı başarmak kolaydır belki ama mutlu kalmayı başarmak çok zordur.


     


    İnsan tek bir duygunun tekelinde değildir, üzüntü, öfke, şaşkınlık ve korku da birer duygudur ve kalpte belirli yerleri vardır. Bu duyguların yaşanmaları da gereklidir, eğer gerekli olmasalardı var olmazlardı her halde. Asıl mesele, mutluluğun diğer duygulara göre daha fazla hissedilip hissedilmemesi ve muhafaza edilip edilememesidir.


     


    İnsan çeşitli ve basit şeylerden hareketle mutlu olmayı başarabilir. Örneğin; kimi insan alışverişe çıkıp para harcadığında, kimi insan yolda gördüğü bir ihtiyaç sahibine yardımda bulunduğunda, kimi insan bir yakınına –ki akraba olması şart değildir -  ya da bir yakınından hediye aldığında, kimi insan kapalı bir hava aniden açtığında, kimi insan yılın ilk karı yere düştüğünde, kimi insan tatile girdiğinde, kimi hayata dair önemli bir sınavı başardığında,… Saymaya çalışarak bitirmemiz mümkün değil. Çünkü milyarlarca insanın yaşadığı dünyamızda yine milyarlarca farklı mutlu olma yolu olabilir. Bu durum insanların özgün kişilik yapıları ile alakalıdır.


     


    Her insana göre değişen, hayattan zevk alma ve bunun doğrultusunda da mutlu olma eğilimi maalesef çoğu kez sürdürülemez. İnsan sahip olduğu diğer duygularını da zaman içinde yaşamalıdır elbet ama; hayatı anlamlı ve yaşanılır kılmak öncelikle mutluluğun sürdürülebilmesi ile olur.


     


    Peki nasıl olacak da mutluluğu sürekli kılmak mümkün olacak, soruları kafamıza hücum ettiği şu anda bir anıdan yola çıkıp kendimce mutlu kalmayı başarma yolundan bahsedeceğim.


     


    Bir film izlemiştim. Orijinal adı “Finding Neverland”, Türkçeye çevrilmiş hali ise Düşler Ülkesi’ydi. Bu filmde,  klasik çocuk kitapları arasında yer alan, hepimizin muhakkak bildiği Peter Pan’ın yazılış aşaması, yazara ilham olan Peter adlı, dul bir kadının küçük oğlu ile yazarın arasında geçen olaylar anlatılıyordu. Tabii ki Peter Pan ilk yazıldığında kitap olarak yazılmamıştı. Bir tiyatro oyunu olarak yazılmıştı. İngilizlerin çok eski yıllara dayanan tiyatro kültürünün bir sonucu olarak.


     


     


    Filmde, Peter Pan’ın yazarı J. M. Barrie, yazarlık konusunda tam da zirveye çıktığı noktada -pek çok yazarın başına gelen- belki de yaşamın doğal bir kanunu olan duraklama evresine girer. Yazdığı her yeni eser, bir öncekini aratır hale gelir. Tam da bu noktada, dul bir anne olan Sylvia ile bir vesile ile tanışır. Dönemin İngiltere’sinde pek de hoş karşılanmamasına rağmen, Sylvia ve çocuklarıyla kısa sürede kaynaşır.


     


    Barrie’nin bu aile ile tanışması, ona hiçbir yerde bulamadığı ilhamı da beraberinde getirir. Gel gelelim Barrie,  Sylvia’nın Peter adlı, birazcık da yabani oğlu ile anlaşma konusunda büyük sıkıntı çeker ama sonuçta kıvrak zekası ve çocuksu heyecanı ile Peter’ın gönlüne girer. Bu arada yaşanan süreç, yazar Barrie’nin belki de Başyapıtı olan Peter Pan’ın doğuşuna doğru uzanır ve sonuçta yazar Peter Pan’ı yazar.


     


    Sırada bir tiyatro oyunu olarak yazılan Peter Pan’ın sahnelenmesine gelir. Oyuncular bu çocuksu oyunu oynama konusundaki tüm tereddütlerine rağmen, biraz da mecburiyetten olsa gerek oyunu sahnelemeyi kabul ederler.


     


    Bu arada tiyatro sahibi beyefendi, oyunun kabul görüp görmeyeceği konusunda çeşitli şüphelere sahiptir. Beynini kemiren bütün bu şüpheleri; Barrie’nin belirli bir sayıda olan ve seyircilerin arasından rastgele seçilmiş koltukları kendisi için ayırmasını istemesiyle iyiden iyiye çoğalır.


     


    Filmin finaline yakın, Yazar Barrie’nin sürprizi ortaya çıkar. Barrie, tiyatro sahibinden, kendisi için ayırmasını istediği koltukları, yetimhane çocukları için istemiştir. Yazar çocukların, kelli felli seyircilerin arasına homojen bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Bu güzel çabanın olumlu sonuçları, oyun sahnelenirken ortaya çıkar.


     


    Sahnelenen Peter Pan’ı nevrotik bakışlarla izleyen yetişkin seyirciler, aralarındaki çocukların; oyunu izlerlerken, tüm masumlukları ve doğallıklarıyla salonun dört bir yanına savurdukları kahkahalarına, önce şaşırarak bakarlar.  Ardından, her halleriyle mutlu olduklarını belli eden çocukların bir bildiği var her halde diyerek, sahnelenen oyunun büyüleyici atmosferine, tüm doğal duyguları ile kendilerini kaptırırlar. Kimi zaman kahkahalarla, kimi zaman hüzün dolu bakışlarla, yetişkin insanlar olduklarını unutarak, oyundan ve anlık da olsa hayattan keyif almayı başarırlar. Oyunun sonunda, olumlu eleştiri yağmuruna tutulan Barrie, çocuklar ve tüm yetişkinler mutlu olurlar.


     


    Bu eğlenceli bölümün ardından filmin sonları, olması gerektiği gibi biraz dramatikleşir. Televizyon ve beyaz perdede filmi izleyen tüm izleyiciler güzel bir film izlemiş olmanın iç huzuruyla, normal yaşamlarına devam ederler.


     


    Bu film, güçlü senaryosu ile oskar adaylığına kadar uzanır.


     


    Amacım, bir film tanıtımı yapmak değil, bu filmde bana çok ilginç gelen, hayata bakış açımı etkileyen ince bir noktayı sizlerle paylaşmak.


     


    Gerçek yaşamdan uyarlanan bu eserde yazar, içindeki çocuğu öldürmemeyi ve bir yetişkin olarak hayata çocukça bakmayı başarmıştı. Tüm yaşadığı sorunlarına rağmen, hayata olumlu duygularla tutunmanın yolunu, biraz çocukça davranmakta bulmuştu. Çocukça davranışlar sergilemek, kafasına Kızılderili tüyleri takmak, çocuklar gibi rahat olmak ve bütün bunları yetişkin insanların arasında yapmak.


     


    Sağır kurbağa gibi hiçbir duyduğuna aldırış etmeden zirveye çıkmak. Malum sağır kurbağa zirveye çıkarken etrafındaki izleyicilerin tüm olumsuz ve yıkıcı bağırışları arasında kulakları duymadığı için rakiplerinin aksine zirveye ulaşmayı başarmıştı.


     


    Hayat, bu filmle çok da uzaktan alakalı değil. Film aslında en can alıcı yerinde bize bir sır fısıldıyor. Tabii ki anlayana.


     


    “İçindeki çocuğu öldürmemek”.  Bir yetişkin olarak üzerimize biçilen rolü oynarken bir çocuk saflığıyla, bir çocuğun penceresinden hayata bakarak, bir çocuk gibi, kendimize söylenenleri didiklemeden, altında yatan yıpratıcılığı, atmosfer gibi filtreleyip algılayarak değerlendirmek. Hayatı birazcık yüzeysel yaşamaya çalışmak. Çocukların en önemli özelliği de bu değil midir zaten. Yüzeysel bakışla olaylara bakmaları, Somut olan, gördüğü ve duyduğunu ilk hali ile algılayan bir bakış açısı.


     


    Küçük bir çocuk için bir çizgi film, öncelikle verdiği mesajla değil, karakterlerin komik duruma düşmeleriyle, kavgalarıyla,.. ilgi çekicidir. Altında yatan anlamı düşünmek çocuğun öncelikli işi değildir. Eğlenmenin ötesini fazla irdelemez çocuk zihni. Bundan dolayıdır ki ilköğretimde olması gerektiği gibi ilk beş sene somut şeylerden yola çıkarak öğretim yapmak gerekir. Zamanla soyut ve derinlemesine düşünebilen çocuk, yetişkinliğe yaklaştığı her an mutlu olma yetisinin yavaş yavaş eridiğinin farkında değildir.


     


    Çocuklar gibi giyinmekten, işten çıkıp eve geldiğimizde televizyonun başına geçip TRT Çocuk veya Yumurcak TV izlemekten, Oyun Parkına gidip Kaydıraktan Kaymaktan falan bahsetmiyorum. Sürekli olarak ciddi yaşamaya çalışmanın insana verdiği zarardan bahsetmeye çalışıyorum.


     


    MUTLU KALMAYI BAŞARMAK mı istiyorsunuz? O zaman, içinizdeki çocuğa acıyın ve onu sakın ama sakın öldürmeyin. Olaylara bir çocuk bakış açısıyla bakmaya çalışın. Mutlu olduğunuzu gösterme çabası içinde de olmanıza gerek yok. “Mutlu olmalıyım, mutlu olmalıyım” diye dolanmak doğal bir stres unsuru olsa gerek. Kendinizi sıkmayın, hayatı doğal akışına bırakın. Her söyleneni duymayıverin.


     


    Asla hiç kimseye sen YAPAMAZSIN demeyin ve hiç kimsenin size sen YAPAMAZSIN demesine de fırsat vermeyin.


     


    Saygılar.


     


     


    Muhammet Tunca



    YAZARA AİT DİĞER YAZILAR

    Muhammet TUNCA
    Kalemin Diliyle Sevgi
    2011-09-18 01:17:16 tarihin de eklenmiş ve 302478 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Ağlama Sen Anne, Bırak Bizi Unutan Dünya Ağlasın
    2011-08-21 22:15:46 tarihin de eklenmiş ve 302857 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    İçimizdeki Deniz 2
    2011-07-14 23:08:38 tarihin de eklenmiş ve 302605 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    İçimdeki Deniz
    2011-06-10 21:00:52 tarihin de eklenmiş ve 302633 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    DELİ SUYU
    2011-04-25 21:25:51 tarihin de eklenmiş ve 302910 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Baba boyun kaç karış?
    2011-03-16 22:40:28 tarihin de eklenmiş ve 303013 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Mektup
    2010-12-20 23:45:39 tarihin de eklenmiş ve 302912 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Güvercin Terbiyecisi
    2010-11-11 01:07:34 tarihin de eklenmiş ve 302695 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Hüzün Perisi
    2010-11-11 01:06:21 tarihin de eklenmiş ve 302832 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Hazine
    2010-11-11 01:05:07 tarihin de eklenmiş ve 302640 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Kendini Sevebilmek
    2010-11-11 01:03:56 tarihin de eklenmiş ve 302630 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Buzdaki Adam
    2010-11-11 00:58:59 tarihin de eklenmiş ve 302588 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Mutlu Kalmayı Başarmak
    2010-11-11 00:58:12 tarihin de eklenmiş ve 302720 kişi tarafından okunmuştur.
    Muhammet TUNCA
    Yalıtılmış Bir Çocukluk
    2010-10-11 14:44:43 tarihin de eklenmiş ve 302818 kişi tarafından okunmuştur.

    Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz    |   Bizimle Çalışmak ister misiniz?